Kahramanlığın ilk şartı
Hırsdır belirleyen kahramanı;
Ne altın, ne celal taşır zamanı.
"Oku!" bilinen ilk Allah'ın buyruğu,
İnsan evladı, boş hafızadır hayatın yoksunluğu.
Sesin tonuna göre pişmanlık, öfke, özlem, beğenme, sevgi gibi duygular anlatır
Hırsdır belirleyen kahramanı;
Ne altın, ne celal taşır zamanı.
"Oku!" bilinen ilk Allah'ın buyruğu,
İnsan evladı, boş hafızadır hayatın yoksunluğu.
Bakasın hele Asrî-Hürriyet. Pişman, hiddet.
Taptın batının mabuduna. Yaktın Payitahtı ile şiddet.
Arar olduk o günleri, lakin gelmiş bir kere reddet.
Yaşar oldu gönlümüzde Devlet-i Ebed-müddet.
Bu iman, ay misali, gizem gizem batar ya;
Kasvetli mevsim, dikkat çekici, herifi riya.
Dünyâ ardından biraderin zulüm altında;
Geceleri rahat yatan müslümanın vay başına.
Yar olmuş, çevrem boş halde.
Gecenin rahatı sırf bana kalmış herhalde...
Ey Hilâl! Anca sen kaldın şu meydana,
Mehtabın bana misafir, sen ile ben yan yana.
Birbirimize destekde bulunmaktayız;
Birbirimize bağlı, kaderi paylaşır, farkındayız.
Sen aydınlatırsın başımı koyduğum secdeyi;
Ben aydınlatırım senin varlığını ve bu düşünceyi.
Sana şimdilik elveda, emanet ruhum.
Allah'ın selamı üzerinde olsun, şafak renkli dostum.
Bak unutma evlatlık da zordur ,
İçindeki yanan tutuşan alev değil kordur.
Meğer pek de ucuzmuş bu adamın hayatı
Bir kere ölünce ister kendinde kabahatı
Günler geçti hala kızgındım
Bir arkadaşı daha hiçe saymıştım
Duygularımın yanaştığı bir rıhtım bombalandı
Yıkıldı hayallerim sadece kırıntısı kaldı
Anlamıyorum bu sahte sevgiyi artık
Dost dediğiniz adamı öncesinde tartın
Çocukluk arkadaşlığım ellerimden kaydı
Çok alttan aldım oda hakettiğini aldı
Zamanında kardeş dedim sorunlarını çözdük
O nun yaptığı ise aç gözlülük
Biz haklı değildik sanki o kraldı
Bir anlık sinirle gözlerim karardı
Doğru dürüst anlatsaydı yardımcı olurdum
Ona kardeş dedim kardeşlikte bir uyum
Gerekliydi herkesin bildiği bir durum
Aslını bilmeden konuşmayın durun
Nasıl güvenebilirim artık senin bu lafların huyun.
Çok sevmiştim seni en çokta gözlerini
Güveniyorum sana diyordun bana döküyordun içini
O gün geldi küstün bana,istemedim incitmek
Seni beklemek ve imkansızı düşlemek
Güzel günler geçirdik hep yanyanaydık
Sen üzüldüğünde hep ben yanardım
En yalnız anlarımda hep seni hatırladım
Bu hayata tek tutunamadım
Psikolojim bozuldu artık istemedim beklemek
Boş odamda yaptığım tek şey iç sesimi dinlemek
Elimden gelen tek şey barışmayı istemek
Bir parçam daha yok oldu yapacağı şey dönmemek.
Ben unutamadım .
Çiçekleri ve kelebekleri.
Yolda kalan affan ı .
Her şeyin zamını var diyor timsahlar.
Ölümden arda kalan nerede o kirli aynalar.
Biliyorum solunumumuz bile suni.
Gidiyoruz sorgusuz, suhalsiz
Haiz ve galiz ölüyorum,
Yolum neresi ?
Adabımuaşeret e beklerim.
Birkan Çakır
Sandığım dan daha da ötede bir şey varmış.
Ne zamanın tanıdığı ne senin gördüğün nede benim daha evvel duyduğum.
Bir karanlık varmış ışığı içinde barındıran .
Bir aşk varmış için için yanan.
Birde sen varmış sın beyaz sayfalara lekeler bıraktıran.
Dünya hali dünyada kalacak diyorlar ya .
Şu Dünyada kalbin yerine bir taş duvarı sevseydim şimdiye çiçek açardı.
Sen bir yaprak bile vermedin...
Bunlar beni her halimle kabul etmen için değil..
Bir erkeğin kendisi için doğruyu görebilmek adına söylediği bir iki cümledir.
Senin basitleştirip es geçtiğin ,
Beninm yaşadığım ,
Diğerlerinin gördüğü ,
Benim çektiğimdir..
Birkan Çakır
Bu gece sevmek yasak.
Son terbiye nefise, yanlızlık.
Aç kalmak bir yük değil.
Ağızım bir parmak hal ister.
Toprak basar ışık gider.
Bu gece sevmek yasak.
Son terbiye nefise yanlızlık.
Keşkelere uzağız , Es-Sabûr yakın..
Tövbe için çok geç ,
Fani hayatın zamanı doldu..
Bu gece sevmek yasak.
Son terbiye nefise yanlızlık.
Ne kağıt parçalarının önemi var burada,
Nede müruruzaman ın..
Bu gece sevmek yasak.
Son terbiye nefise yanlızlık
Ne yaptın El-Afüvv için.
El-Hâlık dan af dile ,
Ve ona Allah de ,
Seni her şeye rağmen yanlızca o sever ve kabul eder...
Birkan Çakır