Kalem
Her halükarda dostumuzdur kendisi
Kağıda dökendir kara düşüncelerimizi
Koyu mürekkebiydi duygularımızın tarifi
Asla olmazdı ne gündüzü ne de gecesi
Uyanırsın insanın elinde
Dile dökersin söyleyemediğimizi
Kelimeler ezberinde
Öğretirsin yanımıza bilmediğini
Mektupta kavgaya barış dersin
Savaşlar halledilir ordusuz
Gazetede haberdar edersin
Kağıtta yazı olarak buluruz
Ama artık unutur olduk biz seni
Yerini aldı teknoloji esintisi
İnsanlar senin değerini unutsa da
Sen bizim yoldaşımızsın hala
Belki ama bir zaman
Kaybolacak bu dünyadan
Tarihte önem kaplayan
Geleceği de mi imzalayan
Kalem
-BU BÖYLEDİR-
Düşünmeden çekip gidesi geliyor insanın ,
Senin yaptığın gibi unutası geliyor her şeyi ,
Ve bir süre sonra kahveler de tat vermiyor ,
Gökuşağı gri ye boyanıyor ,
Ve bir süre sonra çekip gidesi geliyor insanın ,
Yalanlara katlanamıyor ,
Ve bir süre sonra gidesi geliyor insanın ,
Geride kalmak istemiyor ,
Herkez çekip gidiyor
Hep Yarınlara
Her insanın algısı farklı
Arada bir frekanslarımız uyuyor
Aşk diyoruz buna
Değişim diyoruz
İhanet diyoruz ayrılığa
Her insanın algısı farklı
Gördüğümüz renkler
Duyduğumuz sesler
Her insanın dünyası farklı
Frekansımız uyuşunca biriyle
Kalamıyoruz orada
Değiştiriyor bizi bu kara dünya
Beyaz dünyayı bırakıyoruz
Güzel yarınlara
Hep yarınlara…
Eylül
Uyuyunca geçer dedikleri
Nasıl bir illettir ki
Bitmiyor bir türlü
Bazen kızarsın
Kızarsın ki dinip bitmiyor kendisi
Dinmiyor insanın içindeki fırtına
Kırılıyorsun ama
Kırılmıyorsun sağlamsın hala
Bozuk bir saat misali
Doğru yönde değilsin ama hala aynı yerdesin
Uyuyunca geçer dedikleri
Nasıl bir illettir ki
Dinmiyor bir türlü
Kuşların bile sesi gelmiyor son baharda
Nasıl bir Eylül
Nasıl bir ay ki ağaçlarda tutunmuş yapraklar
Kopmuyor bir türlü Eylül kıyameti
AY
Ah kara gökyüzünün beyaz yüzlü kızı
Yıldızlardan saçları ile bakar durur
Neler gördün neler duydun
Sayısız insanın hayran edersin kendine
Karanlık gecedeki bembeyaz yüzünle
Gökyüzünün parlak çocuğuyla döner durursunuz
Dansınızmıdır bu savaşınızmıdır
Ah söyle gökyüzünün beyaz yüzlü kızı
Niye çevirirsin o bembeyaz yüzünü
Müphem
Gökyüzünü seyrettim, yıldızları saydım
Yemek yaptım,dışarı çıktım.
Bir kedi,battaniye,kanepe koltuk
Nafile dolmadı içimdeki boşluk.
Neye uzatsam ellerimi
Anlamsızlık boyadı gözlerimi
Varlığım yok ama ölmek nasıl bir duygu?
Gittikçe hissizleşiyorum
acep bu mu insanın sonu?
Gece oldu,kulakları tırmalayan bir sessizlik
Her zerrede koca bir belirsizlik
Mânalar kelimelerin arkasında sinik
Bakıyorlar bana dik dik.